Yapmadığınız için yıllar sonra pişmanlık duyabileceğiniz 10 şey

50’li ya da 60’lı yaşlarınızda nerede olacağınızı, nasıl görüneceğinizi, ne yapıyor olacağınızı ya da genel ruh halinizin nasıl olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz? Sizce hayatta gerçekleştirmek istediği tüm hayallerini gerçekleştirmiş, mutlu ve tatmin olmuş birine mi geçmişe dönüp baktığında pişmanlıklarla dolan ‘huysuz bir ihtiyara mı’ dönüşeceksiniz? Bundan yıllar sonra, sabahları alarma gerek kalmadan erkenden uyanacağınız, kahvaltınızı gün doğumuna denk getireceğiniz, her dakikanızı değerlendirerek yaşadığınız zamanlara gidelim… O kahvaltı masasında otururken bu günler aklınıza geldiğinde, pişmanlıklarınız ve “keşke”leriniz neler olurdu?

Günlük rutinde hayatımıza devam ederken daha çok yakın geleceği planlayıp hayaller kurarken, daha ileriki dönemlerde nasıl birine dönüşeceğimiz, başarabildiklerimiz ve olası hayal kırıklıklarımız pek de gündemimizde olmayabiliyor. Gelecekle ilgili hayal kurarken genelde olumlu ve güzel şeyleri düşlerken, olumsuzluklara pek odaklanmadığımız, belki de odaklanmak istemediğimiz konusunda hemfikiriz. Ancak tamamen gelecek odaklı yaşamak doğru olmasa da, bazen hayal gücümüzü kullanarak sahip olduğumuz anın değerini daha iyi anlayabilir, “şimdi”nin tadını daha keyifli şekilde çıkarabilir, en önemlisi de geriye baktığımızda pişmanlıkla hatırlayacağımız, bizi hayal kırıklığına uğratabilecek deneyimlerle ilgili farkındalığımızı geliştirebilir ve hayatı ‘keşke’ demeden yaşamanın yollarını araştırabiliriz. Bu yazımızda birçoğumuzun yapmadığımız için uzun yıllar sonra pişmanlık duyabileceğimiz şeyleri bir araya getirdik.

Sevdiklerinize yeterince zaman ayırmamak

Teknolojinin istediğimiz herkesle, her an konuşmamıza fırsat sağladığı bir devirde yaşıyoruz. Ancak artık tek bir tuşa basıp sevdiklerimizi aramaya bile tahammülümüz, vaktimiz, enerjimiz yok. Kabul edelim, değer verdiğimiz ve bize değer veren insanlara yeterince zaman ayırmıyoruz, çoğu zaman sadece “denk gelirsek” görüşüyoruz. Yakın ilişkilerimiz için çaba göstermektense en küçük bir anlaşmazlıkta ya da sorunda hayatımızdan çıkarabiliyor, sırtımızı dönebiliyor, ilgilenmek istemeyebiliyoruz. Hatta zaman zaman onları ne kadar sevdiğimizi bile unutabiliyoruz. Hayatta ne zaman ne olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz. Bu yüzden sevdiklerinize sarılmak için belki de son fırsatınız olduğunu, geçirdiğiniz her anın sizin için altın değerinde olduğunu unutmayın.

İlginizi çekebilir: Derin ve anlamlı ilişkiler kurmanıza yardımcı olacak ipuçları

Sevginizi göstermemek

Çoğu zaman sevdiğimiz kişilere onları sevdiğimizi söyleme gereği duymuyor, bazen utandığımız için bazen de ne hissettiğimizi paylaşmanın bizi ‘zayıf’ göstereceği önyargısı nedeniyle sevgimizi göstermekten çekinebiliyoruz. Hatta kimi zaman, onları ne kadar sevdiğimizi unutabiliyoruz. Hayatımızda “zaten” var olmaları, hislerimizi unutmamıza neden olabiliyor. Bazen de “o” kelimelerin ağzımızdan çıkması bizim için dünyanın en zor şeyi haline gelebiliyor. Oysa ki kelimelerin ne kadar sihirli olduğunu hepimiz biliyoruz. Hele ki bunlar sevgi sözcükleriyse… Sevginizi göstermek ve hissettiğiniz tüm güzel duyguları içtenlikle paylaşmak kimseye zarar vermeyeceği gibi, bu harika duyguların çoğalmasına ve sevdiklerinizin daha mutlu olmasına yardımcı olacaktır. Unutmayın, sevgi bulaşıcıdır ve sevginizi göstermeniz, kendiniz için sevgiyle sarmalandığınız bir gelecek yaratmanın en basit formülü!

İlginizi çekebilir: İlişkilerde karşı tarafa sevildiğini hissettirecek küçük ama etkili adımlar

Öz değerinizi başkalarının düşüncelerine göre şekillendirmek

Devir iletişim devri. Artık insanlar her an, her saniye birbirlerinin ne yaptığından haberdar. Bu çembere dahil olmamak elde değil. Durum böyle olunca insanların hakkımızda ne düşündüğü bizi daha fazla ilgilendirmeye, hatta olduğumuz kişiyi şekillendirmeye başladı. Artık bir sonraki adımımızı atmadan önce, insanların ne düşüneceğini öngörmeye çalışıyoruz, içimizden geldiği gibi hareket edemiyoruz. Peki yıllar sonra dönüp baktığınızda kendiniz gibi mi yaşamış olmak istersiniz, yoksa “insanların olmanızı istediği kişi” gibi mi? Bu soruya samimi cevap verdiğinizde ‘elalem ne der’ düşüncesiyle yapmaktan çekindiğiniz, geri adım attığınız, başkaları yüzünden ertelediğiniz ya da vazgeçtiğiniz şeylerin aslında yaşamınız üzerinde ne kadar dönüştürücü etkilerinin olabileceğini keşfedecek ve kendinizi, olması gerektiği gibi, çok daha değerli hissedeceksiniz.

İlginizi çekebilir: Başkalarının sizin hakkınızdaki düşünceleriyle ilgili endişelenmemenin yolu

Başkalarını memnun etmeye çalışıp, sizin için önemli olanları geri plana itmek

Arkadaşlar, aile, iş arkadaşları ve “kıramam” dediğiniz diğer insanlar… Zamanınızın birçoğunu başka insanları memnun etmek için harcadığınızın farkında mısınız? Çevremizdeki insanların kalbini kırmamak için onca çaba harcamakla meşgulken, harcadığımız zamanı kendimiz için ne kadar güzel kullanabileceğimizi unutuyoruz. Günün sonunda kafamızı yastığa koyduğumuzda yaşadığımız günden “tatmin” olmuyoruz. Kendi isteklerinizi geri planda tutmak günün sonunda dahi böyle hissettiriyorken, yıllar sonra yaşayacağınız pişmanlığı hayal etmek belki bu davranışınızı değiştirmek için sağlam bir adım atmanızı sağlar, ne dersiniz?

İlginizi çekebilir: Öz değerini bilerek yaşamak: Başkalarından önce siz kendi değerinizi fark edin

Belirsizliklerin sizi aşağı çekmesine izin vermek

İnsanoğlu belirsizlikten ve olacakları bilememekten hiçbir zaman hoşlanmadı. Bu yüzden geleceğe dair planlar yaptı, tahminler yürüttü, hayaller kurdu ve o hayallerin gerçekleşmesi için çalıştı. Gelecek hakkında tahminler yapmak, olacakları merak etmek kadar normal ve doğal bir şey yok. Ancak belirsizliklere gereğinden fazla takılmak, çok fazla zaman kaybına neden olabilir. Belirsizlikler zaman zaman sizi olduğunuz yere sabitleyebilir. Ne bir adım geriye, ne bir adım ileriye gidemediğiniz gibi, ne de bulunduğunuz yerde mutlu olursunuz. Eğer yıllar sonra kaybettiğiniz zamana üzülmek istemiyorsanız her şeyin siyah ve beyazlardan ibaret olmadığını, hayatta grilere de yer olduğunu ve belirsizliklere rağmen ilerlemenin mümkün olabileceğini aklınızın bir köşesinde bulundurmalısınız.

İlginizi çekebilir: Belirsizlik girdabında kaybolmamak için 10 öneri

Fırsatlar yerine hatalara odaklanmak

Hayat boyunca bazen kendi kararlarımız nedeniyle, bazense kontrol edemediğimiz dış etkenlerin etkisiyle pek çok yenilgiye maruz kaldığımız kaçınılmaz bir gerçek. Hatta kimi zaman bu yenilgiler hayatımıza adeta bir kara bulut gibi çökebiliyor, bizi dibe çekebiliyor ve karamsar bir bakış açısına sahip olmamaza katkı sağlayabiliyor. Ancak bu ruh halinin içinde çoğu zaman önemli bir gerçeği gözden kaçırabiliyoruz: Çok fazla odaklanarak düşünmek için gereğinden fazla zaman harcadığınız hatalar geçmişte kalmış ve değiştirilemez birer anıya dönüşmüşken, o sırada karşınıza çıkan fırsatlar ellerinizden kayıp gidebilir. “O” fırsatı zamanında görememiş olmaksa yaşadığınız en büyük pişmanlıklardan birine dönüşebilir. Geçmişi olduğu yerde rahat bırakın, siz ellerinizi geleceğe doğru uzatın ve en önemlisi yeni hatalar yapmaktan asla korkmayın.

İlginizi çekebilir: Hayatın sunduğu fırsatlara yepyeni gözlerle bakmaya hazır mısınız?

Çok fazla beklemek ve bir türlü adım atmamak

Birçoğumuz güzel planlar yapıyoruz, güzel fikirler buluyoruz, güzel hayaller kuruyoruz ama bir türlü onları hayata geçiremiyoruz. Bahane olaraksa “Doğru zaman”ı beklediğimizi öne sürüyoruz ancak o zamanın gelmediğini ve gelmeyeceğini de içten içe biliyoruz. Peki neden beklemeye devam ediyoruz? Başarı da başarısızlık da ancak atılan bir adımın ya da gösterilen aksiyonun sonucu olarak ortaya çıkar. Dolayısıyla bulunduğumuz yerde durup doğru zamanın gelmesini beklediğimizde ne başarılı ne de başarısız oluruz. Çoğu zaman hayatımıza yeni bir “yenilgi” eklememek adına, adım atmaktan çekinebiliyoruz. Ne var ki başarısızlık kadar mucizelerin de atılan adımlar sonucu hayatımızda belirdiğini ve geleceğimizi şekillendirdiğini unutmamamız gerekiyor.

İlginizi çekebilir: Konfor alanınızın dışında rahat etmenin 4 yolu

Hayatın tadını çıkarmak için ‘fazla meşgul’ olmak

Hayatın olağan akışının, rutin ihtiyaçların ve modern yaşamın gerekliliklerinin bizi belli bir rutinin içinde kalmaya zorladığı kaçınılmaz bir gerçek. Karnımızı doyurmak için yemek yememiz gerekir, yemek yiyebilmek için de para kazanmamız… İş hayatı, yaşantımızın çoğunu kapsıyor olsa da bu, bize kalan anların tadını çıkarmamızın önünde bir engel olmamalı. Bisiklete binmek size keyif veriyorsa işe giderken bisiklet kullanın; dans etmeyi seviyorsanız hafta sonlarını beklemeyin, hafta içleri dans edebileceğiniz bir kursa yazılın. Yemek yemeyi seviyorsanız daha çok tarif deneyin. Ve düşmekten, kirlenmekten, hata yapmaktan korkmayın. Meşguliyet kadar “korku” da, sizi keyif aldığınız şeyleri yapmaktan alıkoyan etkenlerden biri.

İlginizi çekebilir: Hayatın tadını çıkarabilmek için 50 öneri

Yeterince gülmemek

Hayat, sizce de asık bir suratla yaşamak için çok kısa değil mi? Gün geçtikçe içimizdeki çocuktan daha fazla uzaklaşıyoruz ve bu bizi hayatı daha “ciddi” yaşamaya sürüklüyor. Sonra bir bakmışız çekilen fotoğrafların çoğunda yüzümüzde anlamsız, donuk ve üzgün bir ifade… Daha fazla gülümseyin: Toplu taşımada, arkadaşlarınızla, anne babanızla, iş yerinde… İronilere gülün, hüzünlere gülün, mutluluklara gülün, sebepsiz yere gülün, sadece gülün ve gülümsemenin muhteşem getirilerinin bakış açınızı nasıl pozitife çevirdiğini izleyin. 

İlginizi çekebilir: Dünyanın en ucuz ilacı: Gülmek

Kalbinizin sesini yeterince dinlememek

Bazen bir şey yaparız ve kalbimizin derinliklerinde bir yerlerde yaptığımız şeyin bizi mutsuz hissettirdiğini biliriz. Kendimiz gibi davranmamışızdır. Huzurlu hissetmeyiz. Bazen de aklımızın bir köşesinde sürekli kendini bize duyurmaya çalışan o düşünceyi, sebepsiz yere sustururuz, duymazlıktan geliriz, erteleriz. Peki neden? Sahip olduğumuz tek şey “şu an” ise neyi bekliyoruz gerçekten? Gelecekte pişmanlık duymamak için bazı kararlarınızda iç sesinize kulak vermeyi ve zihninizdeki tüm şüphelere rağmen sizi mutlu hissettirecek şeyi çok fazla düşünmeden hayatınıza dahil etmeyi deneyin. 

İlginizi çekebilir: Dış sesleri kapatıp iç sesinize odaklanmanın önemi

Unutmayın, dünyaya sadece bir kez geliyoruz ve hayat ‘keşke’ demek için çok kısa! Dolayısıyla pek çok insanın geri dönüp baktığında pişmanlık duyduğu bu tutumların farkına vararak, gelecekte ‘keşke’ dememek için şimdiden bir adım atabilirsiniz.

Kaynaklar: Forbes, Marc and Angel

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!