Aşk ve sevgiyi “olumlayabilme” sanatı

Son dönemde sık sık karşılaşmaktayım, özellikle “ilişkilerimiz” ile ilgili söylediğimiz sözler hakkında dikkatimi çeken bir unsur; olumlu “olamama” halimiz. Hemen birkaç örnek ile başlayalım; “beni sevmiyor mu?” diye soruveriyoruz. Ne yaptık, “olumsuzu” sorguladık değil mi? Veya “beni neden aramıyor?” diyoruz, yine olumsuza odaklanarak. Diğer bir örnek, “beni hiç özlemedi mi?”, sorumuz yine “olmamak” durumuna yani negatife odaklanıverdi…

Peki neden bu derece olumsuz şekilde kurmaktayız cümlelerimizi? Ben bu yazımda biraz kendi kendimizi, hayata yansıttığımız, özellikle ilişkilerimiz ile ilgili olarak hayata “söylemekte olduğumuz” sözlerimizi düşünelim istiyorum sizlerle birlikte. En son ne zaman sadece “akışa” güvenerek “evet beni seviyor” biliyorum diyebildik? En son ne zaman “hayatımda muhteşem bir aşkın tezahürünü hak ediyorum” diyebildik; “karşıma kimse çıkmıyor” (ki yine bir olumlayamama cümlesi ile birlikteyiz dikkatinizi çekiyordur) veya “bu yaştan sonra ben kimseyle karşılaşamam” (yine olumsuz bir cümleyi hayatımıza dahil ediverdik) diye cümlelerimizi olumsuzluğa batırmak yerine?

Veya en son ne zaman “ilişkim, aşkım ve ben dengedeyiz, her şey mükemmel şekilde işliyor, seviyorum ve seviliyorum” diye düşünebildik? Bunun yerine düşüncelerimizi, sözlerimizi oluşturan cümleleri koyuvermekteyiz. “İlişkim dengesiz, zaman geçiremiyoruz, birlikteliğim yetersiz” gibi veya “sevilmiyorum” gibi düşünceler ile ne zamandır “olası” olan bir durumu da tetiklemekteyiz.

İşte tüm bu olumsuz düşünceler aslında ilişkilerimizi, ilişkilere bakış açımızı ve gelecek olası ilişkilerimizi de hiç “farkında olmadığımız” kadar derinden etkilemektedir. Çünkü tüm olumsuz cümlelerimiz bu ilişkiye karşı “bakış açımızı” yansıtır; güvenmemekteyizdir, sevilmemekteyizdir, kaybeden taraf olmaktayızdır, yalnız bırakılmışızdır, hak etmemekteyizdir ve tüm bunlara ek olarak aslında kendimizi yine son derece “olumsuz” kutupta hissetmemize yol açan diğer bir ifadedir; sevgimizin karşılığını “görememekteyizdir”.

Peki bunu nasıl aşacağız, yani bir ilişki ile ilgili veya gelecekte istediğimiz bir ilişki ile ilgili olarak nasıl “pozitife” odaklanabiliriz, nasıl “olumlayamadıklarımızı” olumlu cümleler ile yer değiştirebiliriz? İşte bu sorumuzun cevabı aslında öncelikle bir ilişki hakkında tüm “doldurduğumuz boşlukları” yani diğeri yerine geçerek karar verdiğimiz “yeterince sevmiyor olmak, yeterince ilgi göstermiyor olmak, yeterince değer vermiyor olmak, aldatıyor olmak, hayatında önemli bir yere koymuyor olmak” gibi mesajları düşüncemizden çıkarmaktır. Çünkü gerek ilişkilerimizde, gerekse normal yaşamımızda bizler “diğer kişinin” ne düşündüğüne, özgür iradesine ve tercihlerine karışamaz ve yargılayamayız. Önemli olan “ben” ne hissediyorum ve “ben” ne istiyorum sorularının cevabıdır aslında…

Ben öznesine odaklandıktan sonra, yapacağımız ise gerçekten bir ilişkide hayatımızda “neyin, nasıl” tezahür etmesini istediğimize odaklanmaktır. X veya Y veya Z ile birlikte olmaktan gelecekte bir ilişkide birlikte olabilmekten bağımsız olarak bir ilişkide “ben ne istiyorum ne bekliyorum” sorularına cevap bulmaktır. Örneğin “ben dengeli bir ilişki istiyorum, ben değer gördüğüm ve değer verdiğim bir ilişki istiyorum, ben evliliğin güzelliğine inanıyorum, ben benimle birlikte çocuklarımızı yetiştirmeye gönüllü bir adam/kadın ile birlikte olmak istiyorum” gibi. İşte tüm bu “olumlu” cümleler bizi hayatımızda ilişkilerimiz için olduğu kadar tüm alanlarda da çok etkili olan “olumlayabilmek” sanatına götürüyor. Çünkü belki hayatımızda henüz tezahür etmemiz bu “ben X istiyorum” cümlesi çok yakın bir zamanda karşımıza çıkıverecek bir “yaşayışı” barındırmaktadır…

Bakın sevgili Barış Muslu, “NeuroAşk” isimli eserinde “olumlamak” sanatını nasıl yorumluyor:

“…Olumlamanın mantığı, her gün yapılan tekrarlarla, beynimizin içsesinin ve düşünce alışkanlığının değiştirilmesi. Geleneksel uygulaması belli sayıda olumlu cümlenin, her gün kendi kendine söylenerek, bu düşüncelerin bilinçaltına geçirilmesi.

…Kullanacağımız cümlelerin, sadece olumlu ifadeler içermesi gerekiyor… Bilinçaltının zaman kavramı yok. Onun için her şey sadece şu anda gerçekleşmektedir. Bu nedenle olumlamalarda “çok başarılı işler yaptım” yerine “çok başarılı işler yapıyorum” ifadesi etkiyi arttıracaktır… Ayrıca olumlamalarda görsel, işitsel, dokunsal benzetmelerin kullanımı etkiyi arttırıyor. “Ben herkese çok samimi, sıcak bir ışık saçan muhteşem bir güneşim” olumlaması görsel ve dokunsal olarak bilinçaltına onun anlayacağı dilde fiziksel olarak etki etmektedir.”

Bu yüzden kullandığımız her cümle, her kelime her “bilinçli tekrar”, hayatımızda çok önemli yere sahiptir. Tüm bu detaylar ilişki hakkında ne düşündüğümüzü, ne beklediğimiz ve ne istediğimizi oluşturur. Tüm olumsuz düşüncelerimiz de bilinçaltında “olumlu – olumsuz” olarak sınıflandırılamayacağı için sadece kabul edilir. Örneğin sevilmiyorum cümlesi bunu hayatımıza getirecektir, hak etmiyorum cümlesi bunu hayatımızda tezahür ettirir, fakat “muhteşem bir ilişkim var” cümlesi, işte tüm bu olumsuzlukları olumluya dönüştürmeye yol olur… Bu yüzden bugün bu yazımı okuyan sevgili sen, kalbini “olumluya” açmaya gönüllü müsün? Erişebileceğin güzellikler aslında “hak etmek” zorunda olmadığın bollukta ve muhteşem sevme gücü ve denge sana verilmiştir, bunu “olumlu” olarak görmeye hazır mısın?

Yine aynı eserden ilişkilerimiz için kullanabileceğimiz birkaç olumlama örneği;

  • Sevgimi göstermek benim için güvenlidir.
  • Hayatmda her zaman mükemmel bir partner var.
  • Sevgi dolu şeyler düşünerek, sevgi dolu bir ilişki yaratıyorum.
  • Aşk, sevgi ve mutluluğu hak ediyorum.
  • İlişkim hayatıma mutluluk katıyor.
  • Güzel ve sevgi dolu ilişkim için şükran duyuyorum.
  • Ben mükemmel ve sevgi dolu bir eşim/sevgiliyim.
  • İlişkimde sevgi her gün daha çok artıyor.
  • Aşk, sevgi ve mutluluğu mıknatıs gibi kendime çekiyorum.
  • Kalbim sevgiye tamamiyle açık.
  • Sevgi dolu ve harika bir ilişkiye açığım ve onu kabul ediyorum.

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam